Saronic Körfezin Parlayan Güneşi “Hydra”
Ege denizinin üzerine serpilmiş onlarca adadan biri burası ve sizi klasik ada görüntüsüyle yani, liman bölgesindeki hareketliliği, kafeleri, lokantaları ve evleriyle karşılıyor. Üzerine ayak basar basmaz gerçek hayatla bağlarınızı koparan, heybetli kayalıkları gökyüzünün mavisi ile, ışıltılı kumsalları Ege’nin esintisiyle birleştiren Atina’nın güneyinde Saronic körfezinin en güzel kara parçalarından biri Hydra. İster beyaz boyalı evlerin birbirine komşu olduğu dar sokaklarda yürüyüş yapın, ister sokak aralarındaki küçük tavernalardan birinde egenin sunduğu lezzetlerin tadına bakın, ya da sadece bir kahve molası verin. Hydra’nın her köşesini birbirinden güzel manzaralar ve hayaller kuşatıyor.
Ada’ya Pire’den bindiğimiz hızlı feribotla 2.5 saatlik bir yolculukla ulaşıyoruz. Daha yavaş giden ve adalar arası çalışan normal feribotların yanısıra Mora yarımadasında ki yerleşim yerlerine olan yakınlığından dolayı deniz taksileri ile de ulaşmak mümkün.
Suyu özellikle yaz aylarında ancak kendine yeten kurak bir ada olan Hydra’da sadece iki tane yerleşim yeri var. Liman bölgesiyle sizi karşılayan merkezi ve Kaminia köyü. Yürüyüş mesafesinde olan bir başka küçük yerleşim yeri ise daha çokçası plajı ile adından söz ettiren Vlichos.
Hydra’yı eşsiz kılan en önemli özelliği bozulmamış mimarisi ve modern mimariye direnen uyumlu ada evleri. Bu evlerden birini aslında kendi oturduğu büyük evini pansiyona döndürmüş ada’nın yerlisi Bayan Lazou’nun, “Bouayia” adını verdiği merkezin ve limanın biraz üstlerinde yer alan pansiyonunda konaklıyorum. Odalarında eski konsollar, ahşap mobilyaları ile sizi geçmişe götüren, sabahları küçük terasında sardunyalar arasında yapacağınız kahvaltıyla güne başlayabileceğiniz, eviniz sıcaklığında bir mekan burası. Odamdan Liman bölgesine doğru yaptığım yürüyüşlere bahçelerden taşan rengarenk çiçekler, miskin ve umarsızca dolaşan kediler ve bembeyaz evler eşlik ediyor. Gözünüzü rahatsız edebilecek tek bir yapı dahi olmaması, ayrıca tüm evlerin ve hatta sokakların da bazı yerlerinde beyaz badanalarla boyanarak tertemiz olması adadaki genel huzur ve dinginliğin bir parçası olmalı. Sessizliği sadece adaya sıkça uğrayan feribotlar ve Pire’den yolcu getiren gemilerin düdükleri bozuyor.
Sakin bir çevre ve ilham arayan yazar, ressam ve sanatçıların favori adalarından olan Hydra küçük ve kozmopolit bir ege adasıdır. Sanatçıların adası olarak da bilinir. Merkezde sokak aralarında yer alan sanat galerilerinin sayıca çokluğu karşısında şaşkınlığımı gizleyemeyerek yaşadığım şehirdeki sanat ve kültür faaliyetlerini sorgulamadan edemiyorum. Her yıl yapılan ve "Miaoulia" adı verilen müzik ve kültür festivaline ilaveten, ada’da her yaz temmuz ayında, bizimde Bursa’da yıllardır yaptığımız ve yaşatmaya çalıştığımız Karagöz festivalimiz gibi, gölge tiyatrosu ve kukla üzerine bir festival düzenlendiğini öğreniyorum.
Avrupa’nın kendi özel yatlarıyla seyahat eden tanınmış simalarının uğrak noktası olan Hydra’da Sophia Loren’in meşhur filmi "Boy on a Dolphin” in çekildiğini de öğreniyorum.
Adanın en sevimli özelliği burada taşımacılığın adanın sembolü olan eşeklerle yapılmasıdır. Ada limanına ulaşan tüm eşya araç gereç buradan eşeklerle evlere ve ilgili yerlere dağıtılıyor. Yunanistan genelinde çok yaygın olan kafeterya kültürü burada da nasibini oldukça almıştır, günün hemen hemen her saati kafelerde tek bir kahve, bir bardak şarap veya ouzo etrafında dönen uzun sohbetlere tanık olabilirsiniz.
Yunanistan’ın bağımsızlık savaşında rolü büyük olan Hydra tarih kitaplarında da yerini almıştır. Yaşlı manastırlar, eski binalar, restore edilerek müzeye dönüştürülmüş Lazaros Kountouriotis evi, limanın hemen girişinde yer alan ve ziyaretçileri selamlayan; koleksiyonunda Osmanlı Donanmasından eserleri de barındıran tarihsel arşiv müzesi görülmesi gereken yerlerindendir. Mimarisinin benzersiz güzelliği, doğal manzarası, tarihsel önemi, kültür-sanat faaliyetleri ve Atina’ya yakınlığı Hydra’yı uluslararası, elit bir turizm merkezi haline getirmiştir.
Dünya’da bir çok örnekleri olduğu gibi Ege’de Hydra Adasi’na da motorize araçların girmesi yasaktir. Keşke bizde bunu sahip olduğumuz adalarımızda tam anlamıyla uygulayabilsek.
Gece başka bir huzura bürünen adada sokak aralarında bulunan ilginç tavernalarda (lokanta) sohbetler geç saatlere kadar sürüyor Bunlardan Taverna "To steki" size uğramadan dönmeyin diyeceğim tavernalardan.Eşsiz deniz ürünleri eşliğinde sunulan mezeler ve çoğu bize tanıdık yemekler, ada ziyaretçilerinin kilo sorununu çok sık düşünmelerine neden olacak kadar lezzetli, bol ve iyi fiyatlara sunulmakta.
Hydra’da ki son geceniz bir merasim havasında geçmeli ve adaya vedanız merkezin hemen batısında yer alan sunset restaurant’ta olmalı. Lezzetli ege yemekleri, mezeleri ve muhteşem günbatımı manzarası ile yıllardır yerli ve yabancı konuklarını ağırlayan bu restaurantta ayrıca yerel halktan oluşan müzisyenler size güzel bir müzik ziyafeti çekebilir. Restaurantın konuksever sahipleri güzel manzara ve geceye eşlik eden güzel liman yıldızların altında tam anlamıyla bir ege gecesi yaşamanızı sağlıyorlar.
Ertesi sabah adadan ayrılacağım. Bana söylenen o ki ziyaretçileri Hydra ’dan ayrılırken hep geriye bakarlarmış. Yarın deneyecek ve geriye gelecek sefer geldiğimde özlemle izlemek için hiç bakmayacağım. Bakalım başarabilecek miyim?
Yazı ve Fotoğraflar: Uğur ÇELİKKOL / 24 Temmuz 2004